21 Aralık 2015 Pazartesi

Kanseri besleme

Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir.
1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur.
Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır.
Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır.
Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.
Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır?
Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır.
Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır.
Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir.
Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.
Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür.
Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor:
Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır.
Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir.
Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar.
Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. ..
Proteinlerden şeker Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir.
Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir.
Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker.
Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size?
Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? 
Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez.
Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir?
Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir.
Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır.
Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.
Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! !!
Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir.
Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır.
Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır.
İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar.
Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.
Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır.
Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever.
Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir.
Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın.
Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz.
Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkiileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.
(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır.
1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.
Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir.
Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır.
Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) 
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin.Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin
ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin.
Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
(Sosyal medyadan alınmıştır)
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı

20 Aralık 2015 Pazar

Yüksek Lisans Tez Savunma Sınavında Dikkat Edilmesi Gerekenler (akademikpersonel.org)

KAYNAK: http://www.akademikpersonel.org/anasayfa/yuksek-lisans-tez-savunma-sinavinda-dikkat-edilmesi-gerekenler.html


Öncelikle şunu belirtmeliyim ki tezin yazılmasının her aşamasına emeğini koymuş arkadaşlar hiç bir zaman bu mülakat sınavından korkmasın. Hatta bu sınav, tez sahibi arkadaşın alanına daha farklı bakmasına ve kendine olan güvenin daha da artmasına neden olacaktır. Şimdi mülakat sınavına giden yolun nasıl şekilleneceği hakkında bildiklerimi sıralamaya çalışayım.

Celal ÖNEY
Arkadaşlar Yüksek lisans tez savunma mülakatı, doktora tez savunma mülakatı kadar ağır geçmemektedir. Tez danışmanınız tezin savunmaya elverişli hale geldiğini belirttikten sonra jürinin belirlenmesi, tezin çoğaltılıp jüriye gönderilmesi ve en sonunda belirlenen uygun tarihte mülakatın gerçekleşmesi bu sürecin aşamalarıdır. Mülakat odasının belirlenmesi önemli bir husustur. Genellikle bu tür mülakatlar tez hocalarımızın odasında ve yahut farklı bir bölüm hocasının odasında gerçekleştirilir. Devamlı ziyaret ettiğimiz bir odanın olması daha makuldur. Hem ilişkiler sıcak gerçekleşir hem de tez savunma sınavında bulunan hocalar arasında sıcak sohbetlerin oluşması muhtemel olur. Bu durum odada sizin de heyecanınızı azaltacak sohbetlerin meydana gelmesi ve tez ile size sorulacak soruların daha iyi bir şekilde cevaplanmasını sağlayacaktır. Savunma sınavının gerçekleşeceği oda belirlendikten sonra odanın hazırlanmasına dikkat edilmelidir. Önceden havalandırılmalı masa veya sehpalar özenle hazırlanarak su ve çay gibi sıcak içeceklerin yanında başta ayran gibi soğuk içeceklerin önceden hazırlanmasına önem verilmelidir. Ayrıca jürinin uzun zaman geçireceği bu odada bir takım aparatif yiyeceklerin de hazırlanması ortamın yumşatılmasını sağlayabilir. Şurada dikkat edilmesi gereken bir husus, sıcak ve koku meydana getirecek yiyeceklerden uzak durulup daha çok yöresel yiyeceklerin hazırlanması önemlidir içli köfte, sarma, gözleme gibi. Bu yiyeceklerin servis tabağında hijyenik bir şekilde sunulmasına dikkat edilmelidir. Aparatiflerin hazırlanmasında plastik tabak ve çatal olayına kesinlikle gidilmemeli özellikle ucuz kuru pasta ve bir litrelik kola servisinden kaçınılmalıdır. Tez savunma sınavından çıktıktan sonra yemeğe gidilmeli geleneği bence yersizdir savunma odasında uygun bir servisin bu ihtiyaç için yeterli olacağına inanıyorum.
Arkadaşlar, tez savunmasına girmeden önce şunu bilmelisiniz, bu savunmada tezin konusu anlatılmaz, bu konu hakkında sunum yapılmaz, tez baştan sona anlatılmaz. Bunun yerine neden bu konu seçildi, bu konunun belirlenmesinde rol oynayan sorunsal neydi, literatür taraması yapılırken ulaşa bildiğimiz kaynaklar nedir ve ne türdedir? Tezin başlıkları neye göre belirlendi? Tezin yazılması sürecinde hangi metotlar kullanıldı? Bu tez ile hangi alanda hangi eksiklikler doldurulmaya çalışıldı ve tez konusun çalışıldığı alanda süregelen tartışmalar nelerdir gibi sorulara araştırmacının cevap vermesi beklenir. Bu tür sorulara isterseniz farklı materyaller kullanarak cevap verebilirsiniz isterseniz hiç kımıldamadan oturduğunuz yerden de cevap verebilirsiniz. Jüride bulunan akademisyenlerin sorularına kısa ve net cevaplar verirken polemiğe girmekten kaçınılmaya özen gösterilmelidir. Jürideki hocaların tavsiyeleri umursanmalı ve not edilmelidir. Güzel bir renk uyumu içeren fazla aşırılığa kaçmadan bir takım combinlerin giyinilmesine dikkat edilmelidir. Sınava girmeden tezin bir defa okunması ve onunda öncesinden tezin yazılmasında en fazla yararlanılan kaynakların gözden geçirilmesi benim şahsi tavsiyelerim arasındadır.
Arkadaşlar, yukarıda verdiğim bilgiler edindiğim tecrübe ve yaptığım gözlemlerin bir sonucudur. Farklı kişilere farklı gelebilir. Bu nedenle yanlışta olabilir, kesinlik içermez. Umarım yararlı olmuştur. Herkese saygılar diliyorum.
Celal Öney

kaliteli yaşamak ve mutlu olmak için tavsiye