21 Aralık 2015 Pazartesi

Kanseri besleme

Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir.
1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur.
Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır.
Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır.
Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.
Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır?
Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır.
Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır.
Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir.
Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.
Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür.
Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor:
Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır.
Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir.
Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar.
Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. ..
Proteinlerden şeker Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir.
Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir.
Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker.
Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size?
Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? 
Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez.
Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir?
Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir.
Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır.
Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.
Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! !!
Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir.
Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır.
Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır.
İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar.
Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.
Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır.
Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever.
Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir.
Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın.
Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz.
Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkiileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.
(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır.
1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.
Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir.
Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır.
Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) 
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin.Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin
ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin.
Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
(Sosyal medyadan alınmıştır)
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı

20 Aralık 2015 Pazar

Yüksek Lisans Tez Savunma Sınavında Dikkat Edilmesi Gerekenler (akademikpersonel.org)

KAYNAK: http://www.akademikpersonel.org/anasayfa/yuksek-lisans-tez-savunma-sinavinda-dikkat-edilmesi-gerekenler.html


Öncelikle şunu belirtmeliyim ki tezin yazılmasının her aşamasına emeğini koymuş arkadaşlar hiç bir zaman bu mülakat sınavından korkmasın. Hatta bu sınav, tez sahibi arkadaşın alanına daha farklı bakmasına ve kendine olan güvenin daha da artmasına neden olacaktır. Şimdi mülakat sınavına giden yolun nasıl şekilleneceği hakkında bildiklerimi sıralamaya çalışayım.

Celal ÖNEY
Arkadaşlar Yüksek lisans tez savunma mülakatı, doktora tez savunma mülakatı kadar ağır geçmemektedir. Tez danışmanınız tezin savunmaya elverişli hale geldiğini belirttikten sonra jürinin belirlenmesi, tezin çoğaltılıp jüriye gönderilmesi ve en sonunda belirlenen uygun tarihte mülakatın gerçekleşmesi bu sürecin aşamalarıdır. Mülakat odasının belirlenmesi önemli bir husustur. Genellikle bu tür mülakatlar tez hocalarımızın odasında ve yahut farklı bir bölüm hocasının odasında gerçekleştirilir. Devamlı ziyaret ettiğimiz bir odanın olması daha makuldur. Hem ilişkiler sıcak gerçekleşir hem de tez savunma sınavında bulunan hocalar arasında sıcak sohbetlerin oluşması muhtemel olur. Bu durum odada sizin de heyecanınızı azaltacak sohbetlerin meydana gelmesi ve tez ile size sorulacak soruların daha iyi bir şekilde cevaplanmasını sağlayacaktır. Savunma sınavının gerçekleşeceği oda belirlendikten sonra odanın hazırlanmasına dikkat edilmelidir. Önceden havalandırılmalı masa veya sehpalar özenle hazırlanarak su ve çay gibi sıcak içeceklerin yanında başta ayran gibi soğuk içeceklerin önceden hazırlanmasına önem verilmelidir. Ayrıca jürinin uzun zaman geçireceği bu odada bir takım aparatif yiyeceklerin de hazırlanması ortamın yumşatılmasını sağlayabilir. Şurada dikkat edilmesi gereken bir husus, sıcak ve koku meydana getirecek yiyeceklerden uzak durulup daha çok yöresel yiyeceklerin hazırlanması önemlidir içli köfte, sarma, gözleme gibi. Bu yiyeceklerin servis tabağında hijyenik bir şekilde sunulmasına dikkat edilmelidir. Aparatiflerin hazırlanmasında plastik tabak ve çatal olayına kesinlikle gidilmemeli özellikle ucuz kuru pasta ve bir litrelik kola servisinden kaçınılmalıdır. Tez savunma sınavından çıktıktan sonra yemeğe gidilmeli geleneği bence yersizdir savunma odasında uygun bir servisin bu ihtiyaç için yeterli olacağına inanıyorum.
Arkadaşlar, tez savunmasına girmeden önce şunu bilmelisiniz, bu savunmada tezin konusu anlatılmaz, bu konu hakkında sunum yapılmaz, tez baştan sona anlatılmaz. Bunun yerine neden bu konu seçildi, bu konunun belirlenmesinde rol oynayan sorunsal neydi, literatür taraması yapılırken ulaşa bildiğimiz kaynaklar nedir ve ne türdedir? Tezin başlıkları neye göre belirlendi? Tezin yazılması sürecinde hangi metotlar kullanıldı? Bu tez ile hangi alanda hangi eksiklikler doldurulmaya çalışıldı ve tez konusun çalışıldığı alanda süregelen tartışmalar nelerdir gibi sorulara araştırmacının cevap vermesi beklenir. Bu tür sorulara isterseniz farklı materyaller kullanarak cevap verebilirsiniz isterseniz hiç kımıldamadan oturduğunuz yerden de cevap verebilirsiniz. Jüride bulunan akademisyenlerin sorularına kısa ve net cevaplar verirken polemiğe girmekten kaçınılmaya özen gösterilmelidir. Jürideki hocaların tavsiyeleri umursanmalı ve not edilmelidir. Güzel bir renk uyumu içeren fazla aşırılığa kaçmadan bir takım combinlerin giyinilmesine dikkat edilmelidir. Sınava girmeden tezin bir defa okunması ve onunda öncesinden tezin yazılmasında en fazla yararlanılan kaynakların gözden geçirilmesi benim şahsi tavsiyelerim arasındadır.
Arkadaşlar, yukarıda verdiğim bilgiler edindiğim tecrübe ve yaptığım gözlemlerin bir sonucudur. Farklı kişilere farklı gelebilir. Bu nedenle yanlışta olabilir, kesinlik içermez. Umarım yararlı olmuştur. Herkese saygılar diliyorum.
Celal Öney

kaliteli yaşamak ve mutlu olmak için tavsiye


28 Kasım 2015 Cumartesi

Hafızamızı nasıl canlı tutabiliriz?

Yenilenmeyen beyin hücrelerini geliştirmek, zekanızı artırmak aslında gün içerisinde yapacağını çok basit bazı alıştırmalara bağlı. İşte Amerikalı uzmanların şiddetle tavsiye ettikleri o basit ama etkili yöntemler…  

Canlı bir hafıza için 10 öneri

Harekete geçirilemeyecek, mükemmel kullanılamayacak hafıza yoktur. Yeter ki "hafızamızı" nasıl kullanacağımızı bilelim. Onu harekete geçirip besleyelim. İşte canlı bir hafıza için 10 önemli alıştırma...

Yenilenmeyen beyin hücrelerini geliştirmek, zekanızı artırmak aslında gün içerisinde yapacağını çok basit bazı alıştırmalara bağlı. İşte Amerikalı uzmanların şiddetle tavsiye ettikleri o basit ama etkili yöntemler;

1- TERS EL ALIŞTIRMASI

Sağ eliniz yerine biraz da sol elinizi kullanmaya başlayın. Saçlarınızı sol elinizle tarayın, kalemi ters elinizle tutun gibi… Sonuç olarak, rutin alışkanlıklarınızı kırar ve beyninizin kullanmadığınız diğer yarısını da harekete geçirmiş olursunuz.

2- ÇOCUK OYUNU ALIŞTIRMASI

İşe veya alışverişe giderken, tıpkı bir çocuk gibi merak içinde bütün duyularınızı harekete geçirin. Bakın, dokunun, dinleyin, koklayın. Bu şekilde çok ender yaptığınız bağlantıları canlandırır, beyninizin kapasitesini artırırsınız. Duyu organlarınızın ne kadar fazlasını kullanırsanız, hafızanız her zaman canlı kalır.

3- HARF ALIŞTIRMASI

Elinize bir gazete ve bir fosforlu kalem alın. Sırasıyla paragrafları okuyun ve çift yazılmış harflerin üzerini çizin. Mesela, çift 't' ve 'm'lerin üzerini işaretleyin. Böylelikle konsantrasyonunuzun ne kadar uyarıldığını hemen hissedeceksiniz. Bu, zihnin canlanmasını artırır.

4- POLİSİYE ALIŞTIRMASI

"Dün akşam şu saatte ne yaptım, neredeydim, iki saat önce ne yaptım?" gibi, genellikle polisiye romanlarında sorulan soruları kendinize yöneltin. Ve tabii cevaplayın. Bu alıştırma sonucunda yaptıklarınıza karşı dikkatinizi geliştirebilirsiniz. 

5- YÜRÜYÜŞ ALIŞTIRMASI

Asker yürüyüşü gibi olduğunuz yerde hareket edin. Sol bacağınızı her kaldırdığınızda, önce sağ elinizle, sonra sol elinizle dizinize dokunun. Böyle çaprazlama hareketlerle beyninizin her iki tarafını kullanmış olursunuz.

6- RESSAM ALIŞTIRMASI

Burnunuzun ucunda bir fırça olduğunu hayal edin. Bununla havaya en sevdiğiniz renkte yatay bir sekiz çizin. Bu çizim hareketleri, yorgun zihninizi hemen canlandırır. Aynı zamanda beyni bloke eden stresi etkili biçimde yok eder.

7- AJAN ALIŞTIRMASI

Bu alıştırmayı daha çok sokakta yapacaksınız. Çevrenizde bulunan arabaların plakalarına bakın ve plakadaki harflerden kelimeler, hatta cümleler türetmeye çalışın. Böylece hem kelime hazinenizi geliştirir hem de beyninizi canlandırırsınız.

8- RESİM ALIŞTIRMASI

Bu alıştırmayla alışveriş listelerini çok kolay ezberleyebilir, hafızanızı güçlendirebilirsiniz. Bunun için kalem kağıt alın ve kağıdın üzerine mum, kaktüs, yonca gibi semboller çizin. Her resim bir sayıyı sembolize ediyor. Ardından sembolleri sayılara göre ezberleyin. Bu alıştırmayla, zihninizde listeler oluşturmayı kolay başarırsınız.

9- OTOBİYOGRAFİ ALIŞTIRMASI

Düşünün ki, hayat hikayenizi tekrar yazmanız gerekiyor. Burada işe, gittiğiniz ilkokuldan başlayabilirsiniz. Bunun için en yakın arkadaşınızı, tipini, sınıfınızın düzenini hatırlamanız gerekiyor. Bu alıştırmayla, kişilerle ilgili hafızanızı harekete geçirirsiniz.

10- HİPNOZ ALIŞTIRMASI

Özellikle stresli anlarınızda olumlu kelimelerden destek almaya bakın. Bunlarla olumsuz düşüncelerinizi yok edersiniz. Mesela, "Benim için gerekli olan her şeyi biliyorum ve çok sakinim" cümlesini tekrarlayabilirsiniz.

faydalı bilgi 9 şey


19 Kasım 2015 Perşembe

KANSER HASTALIK DEĞİL- kanserden korunma, kanserintedavisi

KANSER HASTALIK DEĞİL
KANSER O KADAR YAYGINLAŞTI Kİ ARTIK GENÇ YAŞLI DEMEDEN HERKESİ
YAKALIYOR. BU PAYLAŞIMI LÜTFEN SAYFAMDAKİ HERKES PAYLASSIN. BELKİ BİR YARDIMIMIZ OLUR. SONUÇTA, BİR ZARARI YOK, DENEMEKTE FAYDA VAR…
Bu yazılar çok müthiş, birçok "gizli dünya yönetenlerini" rahatsız ediyor… O kadar ki, örneğin "World Without Cancer", yani "Kansersiz Dünya" isimli kitap, halen (Türkçe dahil) birçok dile çevrilmedi!..
Yani şunu bilin ki, KANSER diye bir hastalık yok!.. Kanser, sadece vitamin B17 eksikliği!...
Başka bir şey değil!..
Kemoterapi, ameliyat veya değişik ağır haplar almanıza gerek yok!..
Düşünün bir zamanlar denizciler, çok sayıda niçin öldüler?
İSKORBÜT denilen hastalığa yakalanıyorlardı...
Çok sayıda insan öldü...
ve bazıları da bundan çok büyük PARA ve gelir elde etti!..
Sonra ne buldular?..
Meğer İskorbüt sadece vitamin C eksikliği imiş!..
Yani hastalık bile değil!...
KANSER de öyle!...
KANSER SANAYİSİ var artık!..
KANSER den milyar milyar milyar kere milyar PARA kazananlar var!...
Bu konu çok uzun. Çok derin!..
KANSER SANAYİSİNIN kökü, ta ikinci dünya savaşına kadar dayanıyor!...
Ne dolaplar dönüyor...
SİZ İNANMAYIN!...
Her gün sadece 15-20 kayısı çekirdeği yemeniz yeterli!..
Kanser olmuşsanız, önce KANSERIN ne olduğunu ANLAMAYA çalısın!..
KORKMAYIN!...
Sakin KEMOTERAPİ filan yaptırmayın!...
ARAŞTIRIN önce!...
Biz bu siteyi bazı "sözde doktorların sayfasına gönderdik, facebook' ta, 5 dakika bile geçmeden "yorumsuz" olarak sildiler!...
SİZ bu kitabın TÜRKÇEYE ÇEVRİLMESİ için DUA edin!...
ÇOK ÇOK ÖNEMLİ bir eser bu!..
Tekrar edelim:
Günümüzde İskorbüt den ölen var mi artık?...
YOK!...
Çaresi biliniyor...
Peki KANSER?...
SANAYİ haline gelmiş!...
Ancak, çaresi çoktan bulundu:
VİTAMİN B 17 eksikliği!...
Hepsi bu!...
Buğday çimi ekin... Buğday şırası için.
Kanseri engelleyen besinlerin başında atalarımızın Orta Asya`da içtikleri Buğday şırası geliyor. Klasik tedavi yöntemlerini reddeden tüm doktorların ortak iddiası, buğday çimi yenilmesi ve buğday şırası içilmesi. Pakistan`daki Hunzakut Prensliğinde kanserden ölüm yok. Ayrıca Hunzakutlular, acı badem ve kayısı çekirdeğini yiyorlar ve kansere yakalanmıyorlar.
Türkiye`de acı badem ve kayısı tüketilen bölgelerde kanser vakalarının azlığı dikkat çekiyor.
Ödemiş`le Salihli arasında, binbir efsaneye konu olmuş Bozdağ`ın eteklerinde cennet gölcük kıyısında kanseri yenen, bu zaferi kazandıktan sonra mücadelesi herkese örnek olsun diyerek bir de kitap yazan Doktor İlhami Güneral ile sohbetimiz sürüyor. Önemli olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek çok da zor bir şey değildir.
Buğday müthiş bir kanser ilacıdır. Buğday şırası kanseri önler ve bu önemli bir bitkisel tedavi aracıdır. Buğday çimi, bol klorofil maddesi dışında 100 kadar vitamin, mineral ve besin maddesi içerir. Taze olarak kullanılan Buğday çiminde, aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı ağırlıktaki ıspanaktan 8 kat fazla demir bulunmaktadır.
Buğdayın bir başka özelliği ise kandaki toksinleri nötralize eden maddeler içermesidir.
Sıvı oksijenle dopdolu olan buğday çimi doğanın en güçlü anti kanseri olan `laetril` içermektedir.
Izgara etler ve füme besinlerin kanserojen maddeler taşıdığı kanıtlanmıştır. (Japon Bilim Adamı Nagivara)
Japon Bilim Adamı Nagivara, taze buğday çiminde bu maddeyi etkisiz hale
getiren enzimler ve amino asitler bulmuştur.
- Buğday çimini evde üretebilir miyiz?
- Evde de üretilebilir, küçük bir saksıda bile üretilebilir ve olduğu gibi yenebilir, evde üretemeyenlere tavsiyemiz ise buğday şırası üretmeleri...
- Buğday şırasını herkes üretebilir mi?
- Evet herkes üretebilir.
İsterseniz tarif edelim.
Bir bardak aşurelik buğday, önce tertemiz yıkanarak bir litrelik cam kavanoza konur. Üzerine 3 bardak su -klorlu olmamak şartıyla- ilave edilir.
Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılarak serin bir yerde 24 saat bekletilir.
Bu ilk su kullanılmaz, dökülür.
Kavanoza yeniden 3 bardak su ilave edilir.
24 saat bekletildikten sonra oluşan yarı gazozlu su içilmek üzere bir kaba aktarılır.
Böylece bir bardak aşurelik buğdaydan kış aylarında günde 5 kez, yazın
ise günde 3 kez şıra alınır. Buğday şırasının lezzeti bazılarına itici gelebilir. O takdirde her şıra bardağına bir C vitamini tableti eklenirse, nefis bir içecek ortaya çıkar.
- Az önce sözünü ettiğimiz `laetril` buğday çiminden başka nelerde bulunur? Çünkü anlaşılıyor ki, `laetril` kanserin tedavisinde en etkin maddelerden biri... Elmanın çekirdeğini de yiyin!
- Evet, Türkiye`de en kolay laetril`e ulaşabileceğimiz yer acı badem ve kayısı çekirdeğidir.
Ayrıca laetril elma çekirdeğinde de vardır. Elmanın çekirdeği yenilirse çok da iyi olur. Amerika`daki ilaç sanayinin maşaları bu `laetril` adlı ilacı yasaklatmayı başarmışlardır ama Meksika`da satılan `laetril` bu ülkeden alınıp kaçak olarak ABD`ye sokulmaktadır.
Laetril, vitamin ve minerallerle verildiğinde çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır. `Kanserin Ölümü` adlı kitabında Manner, laetril ile yüzde 90 başarı kazandığını söylemişti.
- Acı badem ve kayısı çekirdeği de laetril içeriyor öyle mi?
- Evet öyle. Türkiye`de acı badem ve kayısı çekirdeğinin sıkça tüketildiği yerlerde resmi bir istatistik yok ama kanser vakalarının az olduğuna inanılıyor. Resmi istatistik yapılan bir ülke var...
Pakistan`a komşu küçük bir prenslik olan Hunzakut`ta şimdiye kadar hiç kanser olayına rastlanmadı.
Hanzakut`un özelliği temel besinleri kayısı ve kayısı çekirdeği...
- Dünyada bugün kullanılmakta olan kemoterapi ve radyoterapi bağışıklık
sistemini bozduğunu iddia ediyorsunuz alternatif tedavilerin bir sıralamasını yapsak en öne hangisini koyarsınız?
- Önceliği bağışıklık sistemini güçlendiren tedavilere veririm, daha sonra biyolojik tedaviler ve bitkisel tedaviler gelir.
Bağışıklık sistemi konusunda Alman Doktor Issel`in tüm beden tedavisi bugün bu ülkedeki 60/70 klinikte başarı ile uygulanmaktadır.
OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE LÜTFEN PAYLAŞ

23 Ağustos 2015 Pazar

Ebegümeci Faydaları

Sağlık açısından birçok faydası olan ebemgümeci bitkisi Althaea, Mellow, Marshmallow olarak da bilinmektedir. Daha çok meralarda ve yerleşim yerleri dışında hayat bulur. Ebegümecinin boyu ortalama 20-30 santimetreye kadardır. Çok ince ve kadifemsi bir yapısı vardır. Çiçekleri kıllı ve yıldızımsı desenlere sahiptir.

Ebegümecinin sağlık açısından birçok faydası vardır. Modern tıp tarafından bazı ilaçlarda kullanılan ebegümeci, gıda sektöründe de farklı ürünlerde kullanılmaktadır. Ebegümecinin kökleri ve sapları, özellikle cilt ve saç sağlığı için yaygın olarak kullanılır.

Şimdiye kadar ebegümeci hakkında yapılan laboratuvar çalışmalarına göre kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, selenyum ve sodyum içerdiği belirlenmiştir. Özellikle sodyum açısından oldukça zengin sayılır.


Ebegümecinin Sağlığa Faydaları

Ebegümecinin içerdiği mineraller sağlık açısından bazı faydalar sağlamaktadır. Özellikle cilt ve saç sağlığının korunması için yaygın olarak kullanılmaktadır. Ebegümecinin genel sağlığımıza faydalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

Cilt Sağlığına Faydaları:  Ebegümeci cilt sağlığı açısından birçok faydası vardır. Ciltteki şişmelerin azalmasına yardımcı olur. Cildin yenilenmesini sağlar. Cilt hücrelerinin bağışıklıklarının artmasına yardımcı olduğu gibi serbest radikallerin verdiği zararı azaltabilir. Cildin yaşlanmasını geciktirir. Ebegümeci aynı zamanda ciltte meydana gelen yara ve yanıklara karşı da tedavi amaçlı kullanabilir. Bunun için ebemgümeciyi kaynatarak lapa halinde cildin etkilenen kısmına uygulamanız yeterlidir.

Ebegümecinin Saç Sağlığına Faydaları: Ebegümecinin 2-3 dakika suda kaynatılarak saçlara uygulanması hem saçların temizlenmesini hem de kafa derisinin temizlenmesine yardımcı olur. Bu işlem, kaşıntı sorunlarının giderilmesi sağlar ve kafa derisindeki yağların temizlenmesini sağlar. Ayrıca saçı yumuşatır ve doğal bir parlaklık kazandırır. Ebegümeci, saçların sağlıklı ve daha hızlı büyümesine yardımcı olur.

Sindirim Sistemi ve Mide Sağlığına Faydalıdır: Bazı sağlık uzmanları ebegümecinin mide sağlığını koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta bir kısım sağlık uzmanları gastrit hastalığına iyi geldiğini belirtmektedirler. Bunun dışında bağırsak sağlığını da korumaya yardımcı olur. Kaynatılarak içildiğinde kabızlığın giderilmesine yardımcı olabilir.

Solunum Yolu Sistemi İçin Faydalıdır: Ebegümecinin özellikle üst solunum yolları için faydalı olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda astım ve bronşit gibi hastalıklara iyi geldiği ve astım ataklarını geciktirici özelliğinin olduğu söylenmektedir. Göğüs yumuşatan, balgam söktüren ve öksürüğe iyi gelen ebegümeci, solunum yolları rahatsızlıkları için birebirdir.

Ebegümecinin solunum yolu sağlığı için ayrıca tüketim şekli de önemlidir. Bunun için ebegümeci sonbahara doğru toplanmalı ve güneşte kurutulmalıdır. Kurtulmuş olarak uzun süre muhafaza edilmesi kolaydır. Kullanmak istediğiniz zaman 1 yemek kaşığı kurumuş yaprak ve çiçekleri karıştırarak 1 bardak suda 15  dakika demlemeye bırakın. Günde ortalama 3 bardak tüketmeniz yeterlidir.

Ateş Düşürücü Özelliği Vardır: Özellikle kış aylarında meydana gelen soğuk algınlıklarına karşı etkilidir. Bunun yanında üşütmeden kaynaklanan ateşi düşürücü özelliği vardır. Terleme sonucu bünyenin rahatlamasını sağlar.

Kolesterol ve Kan Basıncını:  Birçok kaynak ebemgümecinin kolesterol ve kan basıncı için de faydalı olduğunu belirtmektedir. Fakat sağlık uzmanları bu konuda farklı görüşleri savunmaktadır. Bazı sağlık uzmanları ebegümecinin kolesterol ve kan basıncını olumsuz yönde etkilediğini savunmaktadırlar. Kolestrol ve kan basıncı için ebegümecinin dozunun ayarlanmasının zor olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden ebemgümecinin bu faydasını not olarak düşüyoruz ama bir sağlık uzmanının kontrolü dahilinde tüketilmesini öneriyoruz.

Ebegümeci Çayının Faydaları

Ebegümeci çayı, ebegümeci bitkisinin kaynatılarak demlemeye bırakılmasıyla elde edilir ve sağlık açısından faydaları ebegümeci bitkisinin faydalarına benzerdir. Ebegümeci çayı, ebegümeci bitkisine oranla daha yaygın olarak tüketilir. Ebegümeci çayının birçok faydası vardır.

Ebegümeci çayının faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Kan basıncını düzenler. Ebegümeci çayının kan basıncını sağlıklı seviyede tuttuğuna inanılır. Amerika'da bu konuyla alakalı yapılan birçok bilimsel araştırma ebegümecinin kan basıncını sağlıklı seviyede tutmaya yardımcı olduğunu ortaya koymuştur. Tufts Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre, ebegümeci çayı kan basıncını 10 puan düşürebilmektedir. Ayrıca kardiyovasküler hastalıklar ve hipertansiyon hastalıklarına da iyi gelmektedir. Sağlık açısından 1 hafta boyunca günde üç bardak tüketilmesinin bir risk taşımadığı düşünülür.
  • Ebegümeci çayının kolesterolü düşürdüğü düşünülmektedir. Bu özelliğinden dolayı kalp hastalıklarına karşı bünyeyi korur ve damarların hasar görmesini engelleyebilir. Vücutta kötü kolestrol seviyesinin düşmesine yardımcı olabilir. Tip 2 diyabet hastalarının üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, ebegümeci çayı diyabet hastalığına iyi gelmektedir.
  • Ebegümeci çayı karaciğeri korur. Bu konuyla alakalı yapılan çalışmalar ebegümeci çayının antioksidan özelliklerinin karaciğeri hastalıklardan koruduğu ortaya konulmuştur. Antioksidanlar vücutta doku ve hücrelere zarar veren serbest radikalleri nötralize eder.
  • Ebegümeci çayı kanserden korur. Antioksidan özelliğinden dolayı aynı zamanda kansere neden olan serbest radikallerin etkisini kırarak kanser hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
  • Ebegümeci çayının C vitamini açısından zengin olması, alerjik hastalıklara karşı bünyenin korunmasını sağlar. Ebegümeci çayı, soğuk algınlıklarının neden olduğu ateşli hastalıklar başta olma üzere alerjik hastalıklarının iyileşmesine de yardımcı olur.
  • Ebegümeci çayı, sinir sistemi üzerinde olumlu etkiler bırakır. Bazı sağlık uzmanları tarafından ruh hastalıkları tedavisinde kullanılmaktadır. Depresyon ve strese karşı etkilidir. Sinir hastalıklarından kaynaklanan kramp ağrılarına karşı etkili olduğu söylenmektedir.
  • Sindirim sistemi sağlığı için faydalı olduğu düşünülmektedir. Hazmı kolaylaştırır. Bağırsakların temizlenmesini sağlar. Bu özelliğinden dolayı kilo vermeyi kolaylaştırır. Ebegümeci çayının Kolorektal kanseri önleyici özelliği vardır. Çok etkili bir idrar söktürücüdür.
  • Sporcular tarafından yaygın olarak tüketilir. Bünyenin sıvı ihtiyacını kaşırlar ve yaz aylarında buz konularak veya soğutularak tüketildiğinde hararet giderici özelliği vardır. Ayrıca soğuk içecek olarak tüketildiğinde yorgunluğun giderilmesine yardımcı olabilmektedir.
  • Ebegümeci çayı aynı zamanda kilo vermek isteyenler için etkili bir içecektir. Bağırsak hareketlenmesini arttırdığı için bu durum kilo vermeyi kolaylaştırmaya yardımcı olur. Bunun yanında besinlerin emilimini kolaylaştırması da kilo vermeye fayda sağlar.

Ebegümecinin Zararları

 Ebegümeci ve ebegümeci çayının sağlık açısından birçok faydasının olduğunu hep birlikte inceledik ama bazı durumlarda ebegümecini tüketiminin riskleri vardır.

Ebegümeci özellikle yanlış ve aşırı tüketilmesi durumunda sağlık açısından bazı sorunlara neden olabilir. Birçok sağlık uzmanı, ebegümecinin 1 haftadan fazla tüketilmesini önermemektedir. Çay olarak tüketildiğinde ise günde 3 bardak sınırı aşılmamalıdır. 3 bardak çay ise güne yayılmalı, arka arkaya içilmemelidir.

Ebegümecinin zararları  şu şekilde sıralanabilir:

  • Ebegümecinin kan basıncını düşürücü özelliği bulunduğundan düşük kan basıncı sorunu olan kişilerin ebegümeci tüketiminden uzak durmaları gerekmektedir. Çünkü mevcut sorunu daha da arttırır ve bu durum kalp ve bünyene zarar verebilir.
  • Gebelik döneminde olan anne adaylarına ebegümeci tüketimi tavsiye edilmez. Rahim ve o bölgede kan akışını arttıracağı için düşük yapma riskini arttırmaktadır. Bu yüzden gebelik döneminde ebegümeciden uzak durulması gerekir.
  • Sinsirsel sorunları olan kişilere önerilmez. Özellikle epilepsi hastalarının doktorlarına başvurmadan ebegümeci tüketmeleri asla önerilmez. Bazı durumlarda sağlıklı insanlarda sarhoşluk hissi ve halüsinasyona neden olabilmektedir.
  • Ebegümeci çayı bazı insanlarda gözlerde kaşıntı, kızarıklık, nezle ve sinüs sorunları gibi alerjik problemlere neden olabilir.

Tavsiyeler

Ebegümeci ve ebegümeci çayının sağlık açısından birçok faydası olduğunu gördük. Sağlık uzmanlarının büyük bir bölümü günde en fazla üç bardak ve 1 hafta boyunca tüketilmesini önermektedirler. 1 haftadan sonra tüketimi mutlaka durdurulmalıdır. Ebegümecinin kurutulduktan sonra tüketilmesi önerilir.


KAYNAK: http://www.faydalarizararlari.com/ebegumeci-faydalari/

Acı şifa: Pelin otu

Adı kulağa sevimli gelse de tadı oldukça acı bir bitki pelin otu. Ancak iştah açmadan sindirime, karaciğeri kuvvetlendirmeden iltihap önlemeye pek çok faydası var.

Pelin otu papatyagiller familyasına mensup, Anadolu'da doğal olarak bulunan bir bitki. Bakmayın adının öyle tatlı durduğuna kendisi hayliacıdır. Pelin otunun gri ya da beyazımsı yeşil renkli ve parçalı yapraklı olup kırmızı çiçekleri vardır. Genellikle Akdeniz bölgesinde yetişir. Her ne kadar eski çağda ilaç olarak kullanılmış olsa da mide ve bağırsak ülseri, böbrek yetmezliği olanların kendisinden uzak durmasında fayda var. İnsanlar ve fareler üzerinde yapılan araştırmalarda pelin otu çayı veya natürel ilacının bütün sindirim sistemine etki ettiği ve mide, karaciğer, pankreas ve bağırsak salgılarını artırdığı tespit edilmiş.

* İştah açıcıdır

* Sindirimi, kolaylaştırır.

* Şişkinliği önler.

* Safrayı artırır.

* Mide ve karaciğeri kuvvetlendirir.

* Bağırsak parazitlerine karşı etkili.

* İltihap önleyicidir.

* Sara hastalığına ve çırpınma, kekeleme, baş dönmesi gibi rahatsızlıklara karşı etkilidir.

Çayı: Pelin otundan 1\2 kahve kaşığı (diğer şifalı bitkilerde genellikle 2 kahve kaşığı) demliğe koyun. Üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edip 5-10 dakika demlenmesini bekleyin ve süzerek için. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinden sonra içilirse hazmı kolaylaştırır. Pelin otu çok acı olduğundan günde bir defa demlemek ve aynı gün az az içmek şart. Pelin otu çayını 3 hafta içtikten sonra 2-3 hafta ara vermek gerekir, aksi takdirde zehirlenmelere neden olabilir. Ne kadar acı da olsa şeker kullanmayın.


KAYNAK: MERVE TUNÇEL ERYILMAZ (ZAMAN GAZETESİ)

21 Ağustos 2015 Cuma

Göbeği eriten beş içecek!…

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte kışın kazakların altında saklanan göbekler kendini belli etmeye başladı.

Takvim'de yer alan habere göre diyetler ve egzersizleri düz bir karın için yardım ederken içeceğimiz 5 içecek bizi göbek yağlarımızdan kurtarıyor. İşte o içecekler…

SU – AROMALI SU
Su tüketiminin sağlık ve kilo vermek açısından faydalarını hepimiz biliyoruz. Su içme alışkanığını bir türlü edinemiyorsanız suyunuzun içine taze nane, greyfurt, portakal ve limon gibi kalorisi düşük olan sebze ve meyvelerle aroma katın.

GREYFURT SUYU
İçerdiği C vitaminleri sayesinde bağışıklığımızı kuvvetlendiren greyfurt kilo vermemiz ve göbek yağlarmızdan kurtulmamız için de fayda sağlıyor. Doygunluk hissi veren greyfurt metabolizmayı hızlandırıyor ve yağ yakma sürecini hızlandırıyor.

NANE ÇAYI
Rahatlatıcı ve yenileyici özellikleriyle tüketilen nane çayının göbek düzleştirici etkisi vardır. Vücuda giren yağlı yiyeceklerin sindirilmesine ve şişkinlik sorununuzun ortadan kalkmasına yardımcı olan nane çayını hergün tüketin.

YEŞİL ÇAY
Uzmanlar tarafından sağlığımız üzerinde onlarca etkisi kanıtlanan yeşil çay içindeki kateşin ve antioksidanlar sayesinde karın bölgemizdeki yağlardan kurtulmaya yardımcı oluyor.

SICAK ÇİKOLATA
Ne kadar şaşırtıcı olsa da bitter çikolata da zayıflamaya yardımcı oluyor. Değişik bir içecek alternatifi olarak bitter çikolatadan, sıcak çikolata yapın ve kahvaltınızda tüketin. İştahınızın kapandığını göreceksiniz.

29 Mayıs 2015 Cuma

Yurtdışı Gümrük Limiti 2015



Merhaba arkadaşlar daha önceki alışveriş limiti yazımızda sizlere yurtdışı alışveriş limitinden bahsetmiştik. Yurtdışı Gümrük Limiti 2015 adlı makalemizde sizlere kanunda yapılan büyük değişiklikleri dile getireceğim.
Daha önceki konumuzda sizlere yurtdışından nasıl alışveriş yapılır hangi sitelerden alışveriş yapılır ve vergi muafiyetinden detaylı olarak bahsetmiştim. Ancak aklımıza takılan bazı sorular mevcuttu. Bu sorularımın bir kısmını bilgi edinme hakkımı kullanarak. T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı‘na sorarak cevabını aldım. Ancak bazı sorularıma hala cevap gelmedi ve beklemedeyim. Sorularıma cevap geldiği takdirde burada sizlerle paylaşacağım. Yurtdışı Gümrük Limiti 2015 olarak konu başlığını yazdım ancak kanundaki değişiklik 2014 yılında yapılmış, siz kanunun eski olduğunu düşünmeyin daha yeni kanunlar aramayın diye değişikliği o yüzden yaptım yanlış anlaşılmasın. Yurtdışı Gümrük Limiti 2015 makalemizde yurtdışından alışverişi değil sadece değişen maddelerden bahsedeceğim. Yurtdışı alışveriş hakkında bilgi için lütfen sitede yer alan diğer makalelere bakınız.
Önceki konumuzda sizlerin 75 euro’yu geçmemek şartı ile yılda 3 defa’ya kadar alışveriş limitiniz vardır. Şeklinde bir açıklamada bulunmuştum. Çünkü kanunda 5 olarak geçmekte iken 5. alışverişte cezayı işlem uygulanıyordu. Bu durumlara maruz kalınmaması amacı ile bilgilendirmeyi bu şekilde yapmıştım. Ancak 2015 yurtdışı alışveriş limiti, konusunda büyük değişiklik yapılarak. 5 defa olan hakkımız yerine her bir sipariş 75 euro’yu geçmeyecek şekilde istediğimiz kadar sipariş gerçekleştirebiliriz. İsterseniz bir ay içerisinde 10 tane sipariş verin isterseniz 2 tane sipariş verin artık bu şekilde bir limit yok. Ama madde de şu şekilde bir değişiklik yapılmış Ancak, muafiyetin aynı kişi tarafından kullanılmasının süreklilik arz ettiğinin tespiti halinde muafiyetin kullanımına sınırlama getirilebilir. Buradan da anlaşılacağı gibi işi abartmamız gerektiğini söylüyorlar.Yurtdışı Gümrük Limiti 2015
Bilgi Edinme Hakkımı Kullanarak Yurtdışı Gümrük Limiti 2015 Hakkında Yazdığım Yazıya Gelen Cevap ;
T.C.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI
Gümrükler Genel Müdürlüğü
tarih:24/02/2015
Sayı:2********
Konu:Oğuzhan B…t-Posta/Hızlı Kargo Maufiyeti
Sayın Oğuzhan B….t
İlgi: 06.03.2014 tarihli bilgi edinme başvurunuz.
İlgide kayıtlı başvurunuz incelenmiştir.
Posta ve hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen eşyaya ilişkin 2014/7 sayılı Genelge, 2011/39 sayılı Genelgenin posta ve hızlı kargo yoluyla gelen eşyanın gümrük işlemlerine ilişkin hükümlerini yürürlükten kaldırmış olup, yurtdışından yılda 5 kez posta ya da hızlı kargo eşyası getirme sınırı da bu kapsamda kaldırılmıştır.
2014/7 sayılı Genelgenin 2. maddesi, Türkiye gümrük Bölgesindeki bir kişiye, posta veya hızlı kargo taşımacılığı kapsamında gelen bedeli gönderi başına 75 avro’yu geçmeyen eşyaya muafiyet uygulanmasında, eşyanın ticari miktarda ve mahiyette olup olmadığı veya bir gerçek kişiye ya da tüzel kişiye gelip gelmediğinin önem arz etmeyeceğini hükme bağlamıştır. Ancak, muafiyetin aynı kişi tarafından kullanılmasının süreklilik arz ettiğinin tespiti halinde muafiyetin kullanımına sınırlama getirilebilir.
Vergileri ödenmek suretiyle posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla serbest dolaşıma sokulacak eşya
 Her bir sevkiyat için kıymeti 1500 Avro’yu aşmayan eşyaya geldiği ülkeye göre tek ve maktu vergi oranı uygulanacaktır. Söz konusu vergi oranları eşyanın;
–       AB ülkelerinden doğrudan gelmesi durumunda %18
–       Diğer ülkelerden gelmesi durumunda %20
olarak uygulanmaktadır.
Söz konusu eşyanın,
–      Yabancı bir ülkeden posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelmesi,
–      Ticari miktar ve mahiyet arz etmemesi,
–      Diplomatik eşya ve yolcu eşyası hariç olmak üzere posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelenlerde brüt 30 kilogramı geçmemesi,
gerekmektedir.
Söz konusu eşyanın vergilendirilmesinde, eşya kıymetinden önemli değeri olmayan eşyaya ilişkin olan 75 Avro mahsup edilmeyecektir.
Şeklinde cevap verilmiştir. Ayrıca siz ziyaretcilerimizin aklında soru kalmasın diye bilgi edinme hakkımızı bu şekilde kullanmış olduk ve cevabımızı aldık. Ancak hala beklediğim cevaplar da var. Ama nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı hala cevap verilmedi.
Yurtdışı Gümrük Limiti 2015
2015 yurtdışı alışveriş limiti düzenlemesi gerçekten çok güzel olmuş ancak. Şu şekilde dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Önceden belirli bir hakkımız vardı. 5 defa olunca hak bitiyordu ama şimdi bu ortadan kalkarak sınırsız hak tanındı. Kanuna eklenen muafiyetin aynı kişi tarafından kullanılmasının süreklilik arz ettiğinin tespiti halinde muafiyetin kullanımına sınırlama getirilebilir. cümlesi olayın akışını değiştirebilir. Burada devreye insiyatif girmiş durumda. İstenirse 5 defa alışverişte süreklilik arz etti diyerek sizlere sınırlama getirilebileceği gibi 20 alışverişte de sınırlama getirebilir. Yurtdışı Gümrük Limiti 2015 hakkındaki makalemizde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta burası. Maddeye çok takılmamak lazım sadece işi abartmamak gerekiyor diye düşünüyorum. Limit kalktı diye de alışveriş sayısını abartmamak gerektiğini düşünüyorum. Kısıtlamaya takıldığında kısıtlamanın ne olduğu ve ne kadar süre geçerli olduğuna dair bir bilgi verilmedi. Yurtdışı Gümrük Limiti 2015 makalemizde anlatacaklarım bu kadar.
Yakında yeni yurtdışı alışveriş makalelerimiz ile birlikte olacağız arkadaşlar.Yurtdışı Gümrük Limiti 2015hakkındaki Sorularınıza bilgimin yettiği kadar ve elimden geldiği kadar yardımcı olacağım. Yorum kısmına sorularınızı belirtebilirsiniz. Artık 75 euro limiti aşmamak şartı ile istenildiği kadar alışveriş yapılabilecek.75 euro – 1500 euro arasında ise vergisini ödeyerek yine limitsiz bir şekilde alışveriş yapabilirsiniz.
Hayırlı alışverişler Selametle…
Yurtdışı Gümrük Limiti 2015